Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DİN, TOPLUM VE KÜLTÜR- TÜRKİYE, ÜRDÜN KARŞILAŞTIRMASI

Resim
Her ne kadar “ülkemizin değerli seküler akademisyenleri ve sosyal bilimcileri” toplum ve kültür meselelerinde dinden bahsetmeye çekinseler de din, toplumun sahip olduğu kültürü şekillendiren, genellikle onu kuşatan en büyük kuvvettir. Bir toplumun din ile kurduğu ilişki biçimi de o toplumun bireylerinin, dünyayı algılayış ve yaşama biçimleri üzerinde belirleyici öneme sahiptir. Bireylerin ve toplumların üzerindeki bu gücün inkar edilmesi ve ya görmezden gelinmesi ise bireylerin zihnindeki ikircikli yapının derinleşmesinden başka bir şeye yaramayacaktır.  Öncelikle belirtmem gerekir ki bu yazı iki toplum arasındaki herhangi bir ahlaki karşılaştırmayı içermiyor. Burada ortaya koymaya çalıştığım ve savunduğum görüş toplumumuzun din ile olan bağının çok suni kaldığı ve son zamanlarda kuvvetlendirmeye çalıştığımız din ile olan bağımızı da hangi düzlemde oluşturacağımızı bilmiyor oluşumuz.  (Amman Kalesi'nden Amman manzarası) 2 yıldır devam ettiğim Arapça eğitimimi tamaml

OSMANLI İKTİSAT AHLAKINA DAİR

Resim
Osmanlı’nın, “güçlü düşman çemberi” altında 600 yıl yaşamış olması bende her daim büyük bir hayrete sebebiyet vermiştir. Bilhassa Osmanlı yükseliş devrine, “bir süper gücün ortalığı kasıp kavurması” olarak bakmayan benim için meselenin sorunsala dönüşümü büyük ölçüde Erol Özvar hocanın katıldığım Osmanlı İktisadı dersi ile oldu. Buradan hareketle, Osmanlı olarak, 7 düvele karşı savaşacaksınız; karşınızda en iyi zamanınızda bile sizden nüfus, ekonomi, teknoloji ve kaynaklar bakımından üstün bir Avrupa olacak, onları yeneceksiniz ve yıkılmanız, Avrupa ana karasından çekilmeniz, yüzyıllar alacaktır. Bu meseleyi makale ve kitaplarında bir problematik olarak gören ve bunları çalışmaya davet eden en önemli kişi Mehmet Genç olmuştur. Bu konudaki daha ileri okumalar için Halil İnalcık, Mehmet Genç ve Erol Özvar’ın çalışmalarına bakmanızı tavsiye ederim. Ben Mehmet Genç’in ortaya attığı bu problematiği, ilk bakışta, Allahu tealanın Bakara suresinde buyurduğu “nice az topluluklar, çoklara ga

VEGAN TECRÜBEM

Resim
Avrupa'nın en önemli turistik cazibe merkezlerinden biri olan Viyana St. Stephen's Katedrali’nin önündeyiz. Tam da kurban bayramı öncesi, karşımızda toplumda farkındalık oluşturmak adına kendilerince etik bir problem olarak gördükleri hayvanların kesimi ve yenmesi mevzu üzerine gösteri yapan Veganlar var. Bu fırsattan istifade birkaç hakiki Veganla konuşma imkanı buldum. Hayvanların öldürülmesindeki yanlış metodları temel suçlayıcı tez olarak kullanarak, hayvanların insanlar için kesilemeyeceğini, öldürülemeyeceğini savunuyorlar. Ben bu düşünceyi , tefrit olan bir uygulamayı görüp “ifrat” olanı tefriti engellemek için kullanmak olarak değerlendiriyorum.  Hayvanların kesiminde usulsüzlüklerin, caniliklerin olduğu doğrudur. Ancak bu hayvanların bizim tarafımızdan kullanılamayacağı anlamına da gelmez. Aslına bakılırsa buradaki problem, temel olarak varlığa atfettiğimiz ontolojik farklılıktan kaynaklanıyor. Biz hayvanları Allah’ın bizim emrimize amade olarak sunduğu emanet

YETİM BALKANLAR

Resim
Balkanların her adımında Endülüsler yaşanmış. O günün muasır engizisyonu hükmetmiş insanlar öldürülmüş, yurtlarından sürgün edilmiş. O günün Moriskoları, Bulgar, Sırp, Rum göçmenleri olmuş. Camiler yıkılmış ya da kiliselere çevrilmiş. Osmanlı gidince sanki tüm koca medeniyet sahipsiz kalmış. (Banyabaşı Cami, Sofya) Burada camiler yetim, sahipleri yok, bir garip misali. Elbetteki Allah her şeyin sahibi olduğu gibi evlerinin de sahibi. Ancak bizler, medeniyetimize ait olanları koruma imtihanında zaafiyet içinde kalmışız. Sofya’da da Belgrad’da da birer cami var. Yüzyıllarca Müslüman yönetimi altında kalmış bu beldelerin bugünkü hali bizde derin bir hüzne yol açtı.  (Bayraklı Cami, Belgrad) Aynı zamanda buradaki Osmanlı’ya ve İslam’a dair izlerin tamamının silinmesi için çok uğraşılmış. Yüzyıllarca Osmanlı hakimiyetinde kalmış Sofya’da girdiğimiz tarih müzesinde bize dair hiçbir şey yok; sanki o yüzyıllar hiç yaşanmamış gibi. Oysaki binlerce yıl öncesine dair bile eser

EBU ABDULLAH'IN GÖZ YAŞLARI

Resim
Topraklarından sürüleceğini bilen ama her şeye rağmen tek galibin Allah olduğunu tüm Dünya’ya haykıran, o koca görkeminin içerisinde her adımında Allah’ı hatırlatan bir saray: Elhamra Sarayı Sarayı yıkılmak üzere olan bir devletin gösteriş aracı olarak görmek, onu çok hafife almak demektir. O, ortaya koyduğu her eseriyle bir medeniyetin varlığının en büyük alameti. O, gösterişin içindeki tevazu ve şükür. İbadet şuuruyla yapılan bilim ve sanatın son ve en mükemmel formu.  Belki de Endülüs Müslümanlarının en çok sıkıntı çektiği bir dönemde, yıkılmanın eşiğindeki bir şehir devlette böyle ulu bir eserin sırrı ne ola ki diye sormadan edemiyor insan.  Her karesine işlenmiş “Ve La Ğalibe İllallah” yazısı ile sanki dönemin “kuvvetli olan haklıdır ve galip gelendir” düşüncesine karşı bugün güçlü olamasak da her daim, gücün yegane sahibi Allah’tır diyor ve yüzlerimize hakikati bir kez daha çarpıyor. Duvarlardaki bu meşhur ifade Yusuf Suresi’ndeki bir ayeti kerimeden esin

MODERN DÜNYA'NIN ENKAZI

Resim
Modern dünyanın yıkılmış insanları.. Bir devrin enkazının altında kalmış; kimileri kurtulmuş, kimileri ise kurtarılmaktan çok uzakta. Kapitalizmin ve liberalizmin insanları: Londoners. Londra tüm dünyanın küçük bir minyatürü. Burada dünyanın her yerinden insanları görebilmek mümkün. Bugün burada, bu insanların ne yaptıklarından ve ya nasıl beraber yaşadıklarından bahsetmeyeceğim. Aynı zamanda Londra’nın turistik yerlerinden bahsederek    bu yazıyı bir gezi yazısına da çevirecek de değilim. Bu yazımda kabaca Londra örneğinde tüm dünyanın ortak psikososyal problemlerinden bahsederek bu sorunların dünyanın sözüm ona modern toplumlarını nasıl çöküşün eşiğine getirdiğinden söz edeceğim.  Bu, Londra’ya ikinci gelişim. Burada yaşadığım süre içerisinde aynı anda iki farklı işle uğraştım. Aynı zamanda akşamları okuluma devam ettim. Yaptığım işler süresince birçok insanla konuşma, birçok insanı tanıma ve onları anlama fırsatım oldu. Şunu söylemek gerekir ki burada in